2009 yılının ocak ayında Ayşe Teyze oğlu Kerem’e 10 bin liralık birikimini gittiği altın günlerinde kullanmak üzere altına çevirmesini istedi. Kerem de Kapalı Çarşı’dan biraz da pazarlıkla o gün 133 adet çeyrek altın alıp annesine teslim etti. Ayşe Teyze o hafta içinde günlerinin iptal olduğunu öğrendi. Bu şekilde altınlarını kullanamayacağını öğrenince oğluna her ne kadar rica etse de bir türlü bozdurtmaya gönderemedi ve oğlunun evde bulunan kasasına kaldırmak durumunda kaldı.
Kerem ise global bir şirkette çalışıyor, iyi bir maaş elde ediyordu. Birkaç ay içinde maaşından 10 bin lira biriktirmeyi başardı. Bu birikimiyle borsaya yatırım yapmaya karar verdi. Arkadaşları Kerem’i bu işten vazgeçirmeye çalışıyordu. Daha yeni finansal krizi atlatan bu dünyada borsaya para mı konurdu? Bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda borsaya yatırım yapmak ancak bir kumarbazın işi olabilirdi.
Kerem ise her ne kadar eleştirilere üzülse de devam etmeye kararlıydı. 10 bin lira o kadar da büyük bir para olmasa da Kerem için önemliydi. Bu nedenle ülkede yaşanan haberler onu korkutuyordu. Her habere, krize borsa tepki veriyordu. Hatta borsa bazen anlamadığı nedenlerle düşüyordu. Annesi ise altınları unutmuştu bile. Altın fiyatından haberi bile yoktu. Buna rağmen Kerem arada açıp bakıyordu. Annesi daha mı iyi yatırım yapmıştı? Neredeyse her ay altın yükseliyordu. Kerem bir yandan borsa kitapları ve eğitimiyle sabrını güçlendiriyor, ekranı daha az açıyor, kendine güveniyordu.
Kerem’in kariyeri ilerlerken o 10 bin lira da unutulup gitti. Kerem’e sadece temettü bildirimleri geliyordu. O da temettü geldiği gibi gidip tekrar borsaya yatırıyordu. Ta ki bu yılın Kasım ayına kadar. Borsanın inanılmaz yükseldiğini gören Kerem parasına göz atmaya karar verdi. Acaba ne kadar kazanmıştı? Acaba 133 çeyrek altından daha fazla bir fiyata çıkabilmiş miydi?
KAZANÇ KIYASLAMASI
Yıllardır bizlere Ayşe Teyzelerin en iyi yatırım aracı olan altına yatırım yaptığından bahsedildi. 2009’un başında 75 ₺’ye aldığımız çeyrek altın bugün 750₺ ediyor. 12 senede 10 katına çıkmış bir yatırım aracı gayet iyi duruyor değil mi? Üstüne üstlük altının değer artışının borsayı da geçtiği hep söylenmiştir. Peki bu doğru mu? Gidip bir nadir bulunan bir maddeyi almak, nakit akışı üreten, hızlıca büyüyen şirketleri almaktan daha mı karlı? Aslında tam olarak değil. Gelin nedenini açıklayalım.
Teorik olarak altın bir meta olup paranın değer kaybını önlemesi amaçlanan bir yatırım türüdür. Peki nasıl olur da en mantıklı yatırım aracı sayılıp yastık altında milyarlarca ₺ değerinde altın tutulmaktadır?
Normalde altın çoğu yapılan araştırmada BIST-100 endeksiyle ya da BİST Tüm yani Borsadaki tüm hisselerin listelendiği bir endeks ile karşılaştırmaktadır. Ancak bu endekslerin karşılaştırma olarak kullanılmasında birkaç sakınca vardır. Öncelikle bu endekslere şirketlerin dağıttığı temettüler (kar payları) dahil edilmemektedir. Çok küçük bir yüzde olarak gözükse de uzun vadede bileşik getiri anlamında ciddi bir oranda fark etmektedir. İkincil olarak borsadaki endekslerde bankalar inanılmaz ağırlıktadır. Bu bankaların özellikle 6’sı endekste ciddi ağırlıklara ulaşmaktadır. (Kimi dönemler %50) Bu nedenle endeksler aslında banka getirileri tarafından ciddi etkilenmektedir. Bu endekslerin direkt alınması 400’den fazla şirketin bulunduğu borsanın temsilini 6 şirkete bağlamak demektir. Bu da doğru sonuçlar çıkarmamaktadır.
Peki halk arasında riskli olarak bilinen borsa gerçekten altından ya da dövizden daha mı düşük getiriye sahip? Bunu nasıl inceleyeceğiz?
2009-2020 Dönemi
Finfree olarak biz de kapsamlı bir araştırma yapmaya karar verdik. Öncelikle 2009 Ocak ayında yatırılan 10 bin ₺’nin her bir finansal aracın 25 Kasım 2020 tarihinde ne fiyatta olacağını paylaşmak isteriz:
Grafiği ise bu şekilde gözlemlenebilir:
12 sene içerisinde Borsa anaparayı yaklaşık 30 katına çıkarmış. Altın’ın 3 katı daha fazla getiri elde etmiş. Portföyü yıllık %32,6 büyütmüş. 2009 yılından bu yana geçen tüm haber ve risklere rağmen banka dışındaki sanayi ve diğer hisselere iyi kötü ayrımı olmaksızın yapılan yatırımın getirisi hiçbir mevduat ya da finansal araçla karşılaştırılamayacak seviyede. Bu analizi detaylandırmadan önce eğer bist100’e odaklansaydık getiri konusunda yanılacağımızı ve Ayşe Teyzenin daha fazla kazandığını düşünecektik. Halbuki bu şartlar altında Kerem parasıyla neredeyse 400 çeyrek altın alabiliyor.
2010-2020 Dönemi
Peki eğer Kerem ve annesi 2009 ocakta değil de 2010 ocakta, borsanın hızlı yükselmesinin durduğu bir dönemde alım yapsalardı ne olacaktı?
Grafiği ise bu şekilde gözlemlenebilir:
Getiriler başlangıçtaki ilk senenin performansının etkisini yitirmesiyle oldukça düştü. Ancak borsa 18 kat kazandırırken altın yatırımcılarına 9 kat kazandırmış. Eğer borsayı bist100 üzerinden değerlendiriyor olsaydık doların getirisinin borsanın üstünde olacağını düşünecektir. Sadece bir yılı oynatmak bile tüm getirileri inanılmaz etkiledi.
2010-2019 Dönemi
Peki 2020 yılı çok farklı, çok yüksek getirilerin olduğu bir yıldı, 2019 yılında bu analizi bitirsek ne olurdu derseniz;
Grafiği ise bu şekilde gözlemlenebilir:
2019 yılında bitirmemize rağmen, borsanın en çok getiri sağladığı 2009 ve 2020 yıllarını çıkarmamıza rağmen uzun vadede en çok getiri sağlayan araç değişmedi. Borsanın bu getiriyi sağlamasında birkaç sebep bulunmakta. Öncelikle temettüler yani şirketlerin dağıttığı kar payları tekrar şirketlere yatırım olarak koyulduğunda bileşik getiriyi çalıştırmış oluyorsunuz. Karınız ile kar ediyor, sadece bir metal ya da para biriminin ötesinde kazanabilmiş oluyorsunuz.
2. neden ise aslında yatırımcısına en çok kazandıran faaliyetin ticaret olması dolayısıyla, başarılı ticaret yapan şirketlerin getirilerinin finansal araçlar içerisinde en yüksek yerde bulunması.
Kimi otoriterlerce borsa volatiliteden yani fiyat oynaklıklarından dolayı yüksek riskli olarak görülürken kimi yatırımcılar tarafından enflasyonun altında getiren, uzun vadede düşük getiri yapan araçlar daha riskli sayılmaktadır. Bu yazıda borsanın sürekli öne çıkarılan düşüş ve yükselişlerinin ötesinde uzun vadede güvenli! sanılan tüm araçların inanılmaz ötesinde bir getiri potansiyeli taşıdığını sunmaya çalıştım. Gerçekten fiyat oynamalarının yatırım yapan bir kişi için eninde sonunda anlam ifade etmediğini sunmaya çalıştık.
Hepimiz birikim yapmaya çalışsak da sadece birikim yapmak değil, yatırım yapmak bir o kadar da önemli. Yaptığınız yatırımın önemi 10 yıl sonra birikiminizden çok daha yüksek olacak. Buna göre birikimin çalışmasına izin vermek, saklamaktan çok daha karlı olduğunu bilimsel araştırmalar sunmakta.
Bu yazıyı daha da uzatmamak adına 3 yıllık 5 yıllık grafikler ve araştırmanın devamını Finfree mobil uygulamasında paylaştık. Ücretsiz yatırım eğitimlerinin arttığı, sanal portföy yarışmalarının imkân dahilinde olduğu bu dönemde borsaya başlamak artık çok daha kolay. Yatırım kararlarını uzun vadeli karar vermek, hobi olarak kendini yatırım konusunda geliştirmek Finansal Özgürlük şansını yükseltecek yegâne araçtır.